3 Temmuz 2013 Çarşamba

Sayın generalim!

Zeki Demirkubuz'un son filmi, - Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar kitabının serbest bir uyarlaması olan- yeraltı filmini henüz yeni izledim. İnternet'te küçük çapta bir araştırma yapınca bir sürü sansasyonel konuşulduğunu falan gördüm. 

Filmde baş karakter bir hırsızlığın üzerinde duruyor, yoğun bir nefret işlenmiş. Hoş kitapta da buna benzer konular işleniyordu ama araştırmalarım sırasında Zeki Demirkubuz'un zamanında bir film çektiğini ve Nuri Bilge Ceylan, Cannes film festivalinde "3 maymun" filmiyle gösterime girince çekimleri durdurduğunu ve senaryosunun çalındığını öne sürdüğünü öğrendim. Ki bütün bunlar birer söylenti de olabilir diye düşünmüyor değil insan. Lakin filmde öyle bir belirtilmiş ki bu durum.

Filmde, aynı kitapta olduğu gibi ana karakter, bir arkadaşının ona ait roman konusunu çaldığını anlatıyor ama Zeki Demirkubuz kitaba öyle bir ad vermiş ki! "Ankara Sıkıntısı" eh bir de Nuri Bilge Ceylan söylentileri olunca insanın aklına Nuri Bilge Ceylan'ın "Mayıs Sıkıntısı" adlı filmi geliyor. Rastlantı olabilir mi sizce? Bilinmez. Olayı kavrayan arkadaşlar filmi bu düşünceyle izlerlerse zaten durumu fark edeceklerdir.

Filmde baş karakterin, dolayısıyla da Zeki Demirkubuz'un içini döktüğü bir sahne var ki sözleri sonuna kadar onaylıyorum. İçini döktükten sonra da kallavi bir şerefinize kısmı var ki beni benden aldı. Oraya dikkat edelim efendim.

Buyrunuz;


Video'nun içeriği;

Sevgili Generalim Cevdet Bey! Pardon, Cevat Bey ve kadirşinas yalakaları!
Şunu iyi bilin ki; gösteriş budalası insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam! Bu, bir…
Kibirden, kendini beğenmişlikten, “Bütün bu dağları ben yarattım” havalarından, süslü kişiliklerden nefret ederim! Bu, iki…
Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim! Bu, üç…
Dördüncüsü… Gerçeği, içtenliği ve samimiyeti çok severim. Ve Dostoyevski’nin dediği gibi; gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egoların bile üstünde tutulmasını isterim. Arkadaşlığın, karşılıklı, açık sözlü ve yalansız olanı için canımı veririm! Evet buna bayılırım Sayın Generalim! Arkadaşlık, hassaslık ve incelik isteyen bir iştir; öyle kabalığa, özensizliğe, alaycılığa gelmez!

Daha ne söyleyecektim… Neyse, niye uzatıyorum ki? Yine de şerefinize Sayın Generalim! Güle güle gidin İstanbul’a. O kahpe Bizans’ı bizim için fethedin! Oradan da sürün atınızı batıya, Viyana’ya. Nobel’di, Oscar’dı ne bulursanız getirin Ankara’ya! Şerefinize Sayın Generalim! Şerefinize!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanırım benden farklı düşünüyorsun? Fikrini paylaş, düşünceler önemlidir.