Bugün Göttingen'e
yakın bi kaleyi ziyarete gittim. Kale demeye bin şahit ister gerçi, hayli küçük
ve bir tepeye konuklanmış. Tepeye çıkmak vakit alıyor ve hayli yorucu.
Türkiye'de ziyaret ettiğim çoğu kale'nin içi çöple dolu olduğu için (özellikle
Beykoz, Yoros kalesi bi kaç yıl öncesine kadar fena haldeydi) doğa yürüyüşü
yapar geri dönerim diye düşünüyordum ki o küçük kaleye yaklaştıkça kalenin
içinden bir kalabalık gürültüsü duymaya başladım.
Kale'ye yakın
bölgede yaşayan halk ve yerel yönetim bölgeyi sahiplenmişler. Almanya'nın zaten
çoğu bölgesinde sık sık görülmesi mümkün olan bir "Orta çağ
festivali" organize etmişler. Kale küçük ama yaratıcılık çok büyük.
Herkesin kostümü var, şövalyeler, demirciler, oduncular, Ortaçağ'a özgü müzik
ve yemekler. Orta çağ hayatını yansıtan canlı tiyatrolar sergileniyor. Bir anda
alışveriş yaptığınız tezgahtan eşya çalınıyor, hırsız yakalanıyor, orta çağ
usulü cezalandırılıyor. Şövalyeler kılıç kalkan dövüşü yapıyorlar, çocuklar
asker kılığında kalkan tutan muhafızları devirmeye çalışıyorlar. Çocuklar
eğleniyor, kültürlerini yaşayarak ve görerek öğreniyorlar. Hem çok etkilendim,
hem de kendime sormadan edemedim. Bu çeşit etkinlikler benim ülkemde içleri çöp
ve pislik dolu olan kalelerinde yapılamaz mıydı?
Bu düşüncelerimi
paylaştığım kostümlülerden biri kültür farkı diye yapıştırdı cevabı hemen.
Halbuki bizim kültürümüzde de nice çeşitli ve renkli karakterler var,
Hacivat-Karagöz gibi isim sahibi olmalarına da gerek yok, Osmanlı günlük
hayatında bulunan esnaflar, işte ne bileyim tulumbacılar falan, onların
kıyafetleri, sakal bıyık biçimleri, sokak kültürü vesaire. Nedendir bilinmez
bizde bu tür etkinliklerin hepsi Ramazan ayı'na sıkışmış kalmış. Öte yandan Almanların
orta çağa baktıkları gibi bizim Osmanlı'ya bakmadığımız da kesin. Almanlar,
geçmişi arkada bırakmayı biliyor, önlerine bakıyorlar. Bizde ise Osmanlıyı
temsil eden her şey bazen gericiliği temsil ediyor, diğer taraftan Osmanlı'ye
geri getirme sevdası ile yanıp tutuşan insanlar da var. Bir kesim ya hala
Osmanlıcıdır, cumhuriyete düşmandır ya da fazla moderndir, batıcıdır,
ilericidir ama geldiği kökeni kabul etmekte zorlanmaktadır.
Kudsi Ergüner
verdiği bir röportajında şöyle demişti, sanırım bu paragrafı bitirirken
paylaşmak yerinde olur. "yani ortada kalmış, değerlendirilmeyen, kimsenin
asimile edemediği fakat sadece muhafaza etme heyecanıyla yaşadığı bir kültürel
miras var ve bu miras çok zengin."