Hepimiz belli dönemleri geçiriyoruz hayatımızda. Hepimizin yaşamında aslında ortak olan birşeyler var biz farkında olmasakta. Kafaların karışık, herşeyin flu olduğu zamanlar bunlar. Günlerin birbirini kovaladığı ya da mıhlanıp kaldığı zamanlar.
Bazen aynı yollarda kesişiyor kaderlerimiz, bazen farklı yönleri tercih ediyoruz hepimiz. Tercihlerimiz, hayatımızın geri kalanını şekillendiren şeyler oysa ki. Bu bir sır aslında. Alelade, apaçık ortada olmasına rağmen görmezden geldiğimiz bir sır.
Sigarasından bir nefes daha çekti, zihninde depremler oluyordu artçıları kuvvetli. Şakaklarını avuşturup ayağa kalktı. Adımlarında düşüncelerinin istikrarsızlığı belli olsa da, o yine aynı yere gidiyordu. Kendisini dinlendirmeyi başardığı tek yere, sahile. Deniz ve dalgaların sesi, akşamın esintisi. Rüzgar ona bir şeyler mırıldanıyor. O da rüzgara eşlik ediyordu her defasında. Ay'la konuşuyordu.
Kendi hikayesini anlatıyordu gökyüzüne, kendi hüznünü yansıtıyordu karanlığa hangimiz daha karanlık dercesine. Ay'ın parıltısına özeniyordu ama onun da bir kaynağı vardı, biliyordu. Güneş gibi olamayacağını biliyordu elbette. O güneş'ini arıyordu. Parıldamasına, canlanmasına yardımcı olacak güneşini.
Güneşi göremeyen bir Ay neye yarar ki sonuçta. Karanlığa alışmış miskin ve umarsız. Tam da böyleydi işte. Güneşini göremeyen bir Ay olduğunu anlatıyordu Ay'a. Ne kadar şanşlı olduğunu iletiyordu rüzgarın melodisine eşlik ederek.
Çünkü bir Ay'ı ay yapan, güneşti.
Bu yüzden hep yalnızdı.
Belki de yalnız ölecek.
Güneşini bulana dek.
Bazen aynı yollarda kesişiyor kaderlerimiz, bazen farklı yönleri tercih ediyoruz hepimiz. Tercihlerimiz, hayatımızın geri kalanını şekillendiren şeyler oysa ki. Bu bir sır aslında. Alelade, apaçık ortada olmasına rağmen görmezden geldiğimiz bir sır.
Sigarasından bir nefes daha çekti, zihninde depremler oluyordu artçıları kuvvetli. Şakaklarını avuşturup ayağa kalktı. Adımlarında düşüncelerinin istikrarsızlığı belli olsa da, o yine aynı yere gidiyordu. Kendisini dinlendirmeyi başardığı tek yere, sahile. Deniz ve dalgaların sesi, akşamın esintisi. Rüzgar ona bir şeyler mırıldanıyor. O da rüzgara eşlik ediyordu her defasında. Ay'la konuşuyordu.
Kendi hikayesini anlatıyordu gökyüzüne, kendi hüznünü yansıtıyordu karanlığa hangimiz daha karanlık dercesine. Ay'ın parıltısına özeniyordu ama onun da bir kaynağı vardı, biliyordu. Güneş gibi olamayacağını biliyordu elbette. O güneş'ini arıyordu. Parıldamasına, canlanmasına yardımcı olacak güneşini.
Güneşi göremeyen bir Ay neye yarar ki sonuçta. Karanlığa alışmış miskin ve umarsız. Tam da böyleydi işte. Güneşini göremeyen bir Ay olduğunu anlatıyordu Ay'a. Ne kadar şanşlı olduğunu iletiyordu rüzgarın melodisine eşlik ederek.
Çünkü bir Ay'ı ay yapan, güneşti.
Bu yüzden hep yalnızdı.
Belki de yalnız ölecek.
Güneşini bulana dek.